the rule - Türkisch Englisch Wörterbuch

the rule

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "the rule" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 117 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
rule n. kural
It is not possible to draw up one unambiguous rule which would apply to all situations.
Tüm durumlar için geçerli olacak kesin bir kural koymak mümkün değildir.

More Sentences
rule v. hüküm sürmek
And so who will rule in the new age of peace?
Peki yeni barış çağında kim hüküm sürecek?

More Sentences
rule v. hükmetmek
And so who will rule in the new age of peace?
Peki yeni barış çağında kim hükmedecek?

More Sentences
General
rule n. prensip
My father makes it a rule to take a walk every morning.
Babam prensip olarak her sabah yürüyüş yapar.

More Sentences
rule n. yönetim
Democracy is transparency, public accessibility, rule by the people, and participation.
Demokrasi şeffaflık, kamusal erişilebilirlik, halk tarafından yönetim ve katılımcılıktır.

More Sentences
rule n. kaide
I still haven't learned all the rules.
Hala tüm kaideleri öğrenemedim.

More Sentences
rule n. kural
I am not in favour of making any exceptions to this rule.
Bu kurala herhangi bir istisna getirilmesinden yana değilim.

More Sentences
rule n. yasa
That's against the rules.
Bu yasalara aykırıdır.

More Sentences
rule n. idare edilme
In Russia there is a category of people who believe that the world is ruled by reptilians.
Rusya'da dünyanın sürüngenler tarafından idare edildiğine inanan bir kesim var.

More Sentences
rule v. egemen olmak
Once the Sultan ruled over what today is Turkey.
Bugünün Türkiye'sine bir zamanlar Sultan egemen oldu.

More Sentences
rule v. hükme bağlamak
Tom's death has been officially ruled as an accident.
Tom'un ölümü resmen bir kaza olarak hükme bağlandı.

More Sentences
rule v. yönetmek
In the 15 years the regime has ruled Burma there has not been a single democratic reform.
Rejimin Burma'yı yönettiği 15 yıl boyunca tek bir demokratik reform bile yapılmamıştır.

More Sentences
Trade/Economic
rule egemenlik
At about this time, Lucius Cornelius Sulla, after becoming the dictator of Rome, thought that Caesar was a political threat to his rule.
Bu sıralarda, Lucius Cornelius Sulla, Roma diktatörü olduktan sonra, Sezar'ın onun egemenliği için siyasi bir tehdit olduğunu düşündü.

More Sentences
rule yönetmek
It makes one wonder who is ruling Egypt?
İnsan Mısır'ı kimin yönettiğini merak ediyor.

More Sentences
Law
rule hükmetmek
Dinosaurs once ruled the earth.
Dinozorlar bir zamanlar dünyaya hükmediyordu.

More Sentences
rule karar vermek
Indeed, the Commission has already requested the Committee to rule on the slaughter and transport of farmed fish.
Nitekim Komisyon, Komite'den çiftlik balıklarının kesimi ve nakliyesi konusunda karar vermesini talep etmiştir.

More Sentences
rule yönetmek
Yes, Saddam Hussein has ruled Iraq with an iron fist, he is an evil dictator.
Evet, Saddam Hüseyin Irak'ı demir yumrukla yönetmiştir, o kötü bir diktatördür.

More Sentences
rule karar
The Court of Justice of the European Communities is to be given increased powers to rule on human rights cases.
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı'na insan hakları davalarını karara bağlaması için daha fazla yetki verilecektir.

More Sentences
Politics
rule hükümranlık
The king ruled over the island.
Kral, adanın üzerinde hükümranlık kurdu.

More Sentences
Technical
rule kural
This is the only rule that can apply.
Uygulanabilecek tek kural budur.

More Sentences
rule yönetmek
From 1985 he has ruled as a tyrant.
1985'ten beri bir tiran gibi yönetiyor.

More Sentences
Sport
rule kural
The rule in our speeches is to try to make a contribution to the reports.
Konuşmalarımızda kural, raporlara katkıda bulunmaya çalışmaktır.

More Sentences
General
rule n. oranlama
rule n. standart
rule n. düstur
rule n. gönye
rule n. erkan
rule n. norm
rule n. cetvel
rule n. çizgilik
rule n. mahkeme kararı
rule n. hükümet
rule n. yol
rule n. talimat
rule n. kanun
rule n. saltanat
rule n. nizam
rule n. çizeç
rule n. adet
rule n. düzeç
rule n. ilke
rule n. usul
rule n. tüzük
rule n. yöntem
rule n. geçerli olan bir durum veya ilişkinin ifade edilmesi
rule n. çoğunlukla geçerli olan genelleme
rule n. genel olarak baskın olan durum, özellik, faaliyet biçimi veya davranış tarzı
rule n. bir şeyi değerlendirmek için kullanılan standart
rule n. kriter
rule n. bir sanatın veya bilimin icrasında işleyişe etki eden ilke
rule n. bir sanatın veya bilimin icrasında bağlı kalınan prensip
rule n. yönetilme
rule n. kontrol
rule n. denetim
rule n. üst kısmı çıkıntılı olan bir çelik cetvel
rule n. birtakım kategorilerdeki mahkumların hapishane çevresinde kurulan sınırlı alanda yaşama özgürlüğü
rule v. saltanat sürmek
rule v. sözü geçmek
rule v. buyurmak
rule v. hükümet etmek
rule v. cetvelle çizmek
rule v. hükümdarı olmak
rule v. dizginlemek
rule v. geçerli olmak
rule v. hakim olmak
rule v. karara varmak
rule v. çizgi çekmek
rule v. emretmek
rule v. hükümdarlık etmek
rule v. hüküm vermek
rule v. -e hükmetmek
rule v. çizmek
rule v. cetvelin düz kenarıyla çizgi çekmek
rule v. cetvelle kağıdı çizmek
rule v. düz çizgiyle düzenlemek
rule v. cetvelle çizmiş gibi işaretlemek
rule v. kontrol etmek
rule v. ağır basmak
rule v. belirli bir seviyede etkili olmak
rule v. belirli bir durumda var olmak
rule v. sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak
Trade/Economic
rule usul
rule idare
rule tüzük
rule hüküm
rule yönetmelik
rule adet
Law
rule n. düstur
rule v. hukuk kuralı koymak
rule v. mahkeme emri çıkarmak
rule v. hukuki meselede karar vermek
rule v. kural koymak
rule kanun
rule nizam
rule kaide
rule mahkeme emri
rule hüküm
Politics
rule n. yönetici veya hükümetin egemenlik süresi
rule mahkeme emri
Technical
rule n. üzerinde uzunluk birimlerinin işaretli olduğu, şerit biçimindeki uzunluk ölçmeye yarayan alet
rule n. punta ölçeği
rule n. matbaacı cetveli
rule v. cetvel ile çizgi çizmek
rule kaide
rule idare etmek
Medical
rule regl
Math
rule n. matematiksel işlemde kesin sonuç elde etmek için gerekli olan yöntem
Logic
rule n. normatif örnek olarak görülen şey
Astronomy
rule n. cetvel (takımyıldızı)
Linguistics
rule n. sözcüklerin biçim ve kullanımlarını düzenleyen ilke
rule n. sözcüklerin biçim ve kullanımlarında bağlı kalınan prensip
Religious
rule n. tarikat kurucusunun üyelerin riayet etmesi için belirlediği kural veya düzenlemeler
Printery
rule n. uzun ince bir çizgi şeklindeki basılı veya çizili karakter
Slang
rule v. aşırı havalı olmak
rule v. popüler olmak
rule v. mükemmel olmak
rule v. üstün olmak

Bedeutungen, die der Begriff "the rule" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 80 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
violate the rule v. kuralı ihlal etmek
This violated the rules of the police department.
Bu, polis departmanı kurallarını ihlal etti.

More Sentences
rule of the road n. sürücülerin yolun sağını mı solunu mu kullanacakları belirten ülkesel kural
rule of the road n. yol kuralı
rule of the phallus n. fallusun hükümranlığı
the cause and effect rule n. sebep sonuç kuralı
rule the roast v. sözü geçmek
rule the roost v. sözünü geçirmek
come under the rule of v. yönetimi altına girmek
obey the rule v. kurala uymak
abide by the rule v. kurala uymak
break the rule v. kuralı ihlal etmek
be in breach of the rule v. kuralı ihlal etmek
disregard the rule v. kuralı ihlal etmek
flout the rule v. kuralı ihlal etmek
fall foul of the rule v. kuralı ihlal etmek
enforce the rule v. kuralı uygulamak
apply the rule v. kuralı uygulamak
depart from the rule v. prensipten şaşmak
depart from the rule v. kuraldan şaşmak
depart from the rule v. kuralı bozmak
come under the rule of v. denetimi altına girmek
come under the rule of v. hakimiyeti altına girmek
come under the rule of v. denetimine girmek
observe the rule of law v. hukuk kuralına uymak
break the rule v. kurala uymamak
disobey the rule v. kurala uymamak
rule the country v. ülkeyi idare etmek/yönetmek
observe the rule of social distancing v. sosyal mesafe kuralına uymak
Phrases
exceptions don't break the rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
the exception proves the rule expr. istisnalar kaideyi bozmaz
the exception proves the rule expr. istisna kuralı bozmaz
within the rule expr. kural çerçevesinde
within the framework of the rule expr. kural çerçevesinde
within the rule expr. kural dahilinde
Idioms
the exception rather than the rule n. nadir
the exception rather than the rule n. az bulunan
the exception rather than the rule n. çölde bir vaha gibi
rule the roast v. işlerin başında olmak
rule the roost v. işlerin başında olmak
rule the roast v. yönetici olmak
rule the roost v. yönetici olmak
rule the roast v. tam yetki sahibi olmak
rule the roost v. tam yetki sahibi olmak
rule the roost v. borusu ötmek
rule the roost v. dediği dedik olmak
rule the roost v. evin reisi olmak
rule the roost v. sözü geçmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) incelemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) tetkik etmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) bütün boyutlarıyla ele almak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) gözden geçirmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) mercek altına almak
run the rule over (one) [uk] v. (birini) detaylı bir biçimde incelemek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) teftiş etmek
run the rule over (one) [uk] v. (birini) denetlemek
run the rule over [uk] v. hızlıca incelemek
run the rule over [uk] v. hızlıca gözden geçirmek
run the rule over [uk] v. hızlıca uygun/doğru olup olmadığını denetlemek
run the rule over [uk] v. hızlı bir denetleme/tetkik yapmak
run the rule over [uk] v. doğruluğunu/uygunluğunu denetlemek
be the exception that proves the rule v. istisna olmak
be the exception that proves the rule v. istisna olup kaideyi/kuralı bozmamak
Speaking
obey the cardinal rule expr. temel kurala itaat et
Trade/Economic
under the rule adv. kontratlarının gereğini yerine getiremeyen üyelerin hesabına borsa yetkilisi tarafından alış veya satış yapılabilmesini sağlayan (kural)
Law
the day before the birthday rule n. doğum gününden önceki gün kuralı
departure from the rule n. kuraldan mugayir
departure from the rule n. usulden aykırı
rule of the roads n. yol nizamnamesi
the egg shell skull rule n. zarar görenin hassas vücut yapısı olması sebebiyle meydana gelen yüksek zarardan davacının sorumlu tutulması
apply the rule v. kuralı uygulamak
Politics
the european union rule of law mission in kosovo n. ab'nin kosova'daki hukukun üstünlüğü misyonu
Aeronautic
rule of the air n. havacılık kuralı
Marine
rule of the road n. hükümetin kendi sularındaki gemilere ve açık sularda seyreden kendisine ait gemilere dayattığı, seyir halindeki gemilerin güvenliği ile ilgili düzenlemeler
Optics
against the rule astigmatism n. kurala aykırı astigmatizma
with-the-rule astigmatism n. kurala uygun astigmatizm
Basketball
violate the three-second rule n. üç saniye kuralını ihlal etmek
violate the three-second rule n. 3 saniye kuralını ihlal etmek
Slang
rule the school v. okuldaki en popüler kişi/kişiler olmak
rule the school v. tüm okula hükmetmek
rule the school v. okulun hakimi olmak