Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | rule n. | kural | ||
It is not possible to draw up one unambiguous rule which would apply to all situations. Tüm durumlar için geçerli olacak kesin bir kural koymak mümkün değildir. More Sentences |
||||
Common Usage | rule v. | hüküm sürmek | ||
And so who will rule in the new age of peace? Peki yeni barış çağında kim hüküm sürecek? More Sentences |
||||
Common Usage | rule v. | hükmetmek | ||
And so who will rule in the new age of peace? Peki yeni barış çağında kim hükmedecek? More Sentences |
||||
General | ||||
General | rule n. | prensip | ||
My father makes it a rule to take a walk every morning. Babam prensip olarak her sabah yürüyüş yapar. More Sentences |
||||
General | rule n. | yönetim | ||
Democracy is transparency, public accessibility, rule by the people, and participation. Demokrasi şeffaflık, kamusal erişilebilirlik, halk tarafından yönetim ve katılımcılıktır. More Sentences |
||||
General | rule n. | kaide | ||
I still haven't learned all the rules. Hala tüm kaideleri öğrenemedim. More Sentences |
||||
General | rule n. | kural | ||
I am not in favour of making any exceptions to this rule. Bu kurala herhangi bir istisna getirilmesinden yana değilim. More Sentences |
||||
General | rule n. | yasa | ||
That's against the rules. Bu yasalara aykırıdır. More Sentences |
||||
General | rule n. | idare edilme | ||
In Russia there is a category of people who believe that the world is ruled by reptilians. Rusya'da dünyanın sürüngenler tarafından idare edildiğine inanan bir kesim var. More Sentences |
||||
General | rule v. | egemen olmak | ||
Once the Sultan ruled over what today is Turkey. Bugünün Türkiye'sine bir zamanlar Sultan egemen oldu. More Sentences |
||||
General | rule v. | hükme bağlamak | ||
Tom's death has been officially ruled as an accident. Tom'un ölümü resmen bir kaza olarak hükme bağlandı. More Sentences |
||||
General | rule v. | yönetmek | ||
In the 15 years the regime has ruled Burma there has not been a single democratic reform. Rejimin Burma'yı yönettiği 15 yıl boyunca tek bir demokratik reform bile yapılmamıştır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | rule | egemenlik | ||
At about this time, Lucius Cornelius Sulla, after becoming the dictator of Rome, thought that Caesar was a political threat to his rule. Bu sıralarda, Lucius Cornelius Sulla, Roma diktatörü olduktan sonra, Sezar'ın onun egemenliği için siyasi bir tehdit olduğunu düşündü. More Sentences |
||||
Trade/Economic | rule | yönetmek | ||
It makes one wonder who is ruling Egypt? İnsan Mısır'ı kimin yönettiğini merak ediyor. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | rule | hükmetmek | ||
Dinosaurs once ruled the earth. Dinozorlar bir zamanlar dünyaya hükmediyordu. More Sentences |
||||
Law | rule | karar vermek | ||
Indeed, the Commission has already requested the Committee to rule on the slaughter and transport of farmed fish. Nitekim Komisyon, Komite'den çiftlik balıklarının kesimi ve nakliyesi konusunda karar vermesini talep etmiştir. More Sentences |
||||
Law | rule | yönetmek | ||
Yes, Saddam Hussein has ruled Iraq with an iron fist, he is an evil dictator. Evet, Saddam Hüseyin Irak'ı demir yumrukla yönetmiştir, o kötü bir diktatördür. More Sentences |
||||
Law | rule | karar | ||
The Court of Justice of the European Communities is to be given increased powers to rule on human rights cases. Avrupa Toplulukları Adalet Divanı'na insan hakları davalarını karara bağlaması için daha fazla yetki verilecektir. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | rule | hükümranlık | ||
The king ruled over the island. Kral, adanın üzerinde hükümranlık kurdu. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | rule | kural | ||
This is the only rule that can apply. Uygulanabilecek tek kural budur. More Sentences |
||||
Technical | rule | yönetmek | ||
From 1985 he has ruled as a tyrant. 1985'ten beri bir tiran gibi yönetiyor. More Sentences |
||||
Sport | ||||
Sport | rule | kural | ||
The rule in our speeches is to try to make a contribution to the reports. Konuşmalarımızda kural, raporlara katkıda bulunmaya çalışmaktır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | rule n. | oranlama | ||
General | rule n. | standart | ||
General | rule n. | düstur | ||
General | rule n. | gönye | ||
General | rule n. | erkan | ||
General | rule n. | norm | ||
General | rule n. | cetvel | ||
General | rule n. | çizgilik | ||
General | rule n. | mahkeme kararı | ||
General | rule n. | hükümet | ||
General | rule n. | yol | ||
General | rule n. | talimat | ||
General | rule n. | kanun | ||
General | rule n. | saltanat | ||
General | rule n. | nizam | ||
General | rule n. | çizeç | ||
General | rule n. | adet | ||
General | rule n. | düzeç | ||
General | rule n. | ilke | ||
General | rule n. | usul | ||
General | rule n. | tüzük | ||
General | rule n. | yöntem | ||
General | rule n. | geçerli olan bir durum veya ilişkinin ifade edilmesi | ||
General | rule n. | çoğunlukla geçerli olan genelleme | ||
General | rule n. | genel olarak baskın olan durum, özellik, faaliyet biçimi veya davranış tarzı | ||
General | rule n. | bir şeyi değerlendirmek için kullanılan standart | ||
General | rule n. | kriter | ||
General | rule n. | bir sanatın veya bilimin icrasında işleyişe etki eden ilke | ||
General | rule n. | bir sanatın veya bilimin icrasında bağlı kalınan prensip | ||
General | rule n. | yönetilme | ||
General | rule n. | kontrol | ||
General | rule n. | denetim | ||
General | rule n. | üst kısmı çıkıntılı olan bir çelik cetvel | ||
General | rule n. | birtakım kategorilerdeki mahkumların hapishane çevresinde kurulan sınırlı alanda yaşama özgürlüğü | ||
General | rule v. | saltanat sürmek | ||
General | rule v. | sözü geçmek | ||
General | rule v. | buyurmak | ||
General | rule v. | hükümet etmek | ||
General | rule v. | cetvelle çizmek | ||
General | rule v. | hükümdarı olmak | ||
General | rule v. | dizginlemek | ||
General | rule v. | geçerli olmak | ||
General | rule v. | hakim olmak | ||
General | rule v. | karara varmak | ||
General | rule v. | çizgi çekmek | ||
General | rule v. | emretmek | ||
General | rule v. | hükümdarlık etmek | ||
General | rule v. | hüküm vermek | ||
General | rule v. | -e hükmetmek | ||
General | rule v. | çizmek | ||
General | rule v. | cetvelin düz kenarıyla çizgi çekmek | ||
General | rule v. | cetvelle kağıdı çizmek | ||
General | rule v. | düz çizgiyle düzenlemek | ||
General | rule v. | cetvelle çizmiş gibi işaretlemek | ||
General | rule v. | kontrol etmek | ||
General | rule v. | ağır basmak | ||
General | rule v. | belirli bir seviyede etkili olmak | ||
General | rule v. | belirli bir durumda var olmak | ||
General | rule v. | sayı, miktar, güç veya önemce daha fazla olmak | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | rule | usul | ||
Trade/Economic | rule | idare | ||
Trade/Economic | rule | tüzük | ||
Trade/Economic | rule | hüküm | ||
Trade/Economic | rule | yönetmelik | ||
Trade/Economic | rule | adet | ||
Law | ||||
Law | rule n. | düstur | ||
Law | rule v. | hukuk kuralı koymak | ||
Law | rule v. | mahkeme emri çıkarmak | ||
Law | rule v. | hukuki meselede karar vermek | ||
Law | rule v. | kural koymak | ||
Law | rule | kanun | ||
Law | rule | nizam | ||
Law | rule | kaide | ||
Law | rule | mahkeme emri | ||
Law | rule | hüküm | ||
Politics | ||||
Politics | rule n. | yönetici veya hükümetin egemenlik süresi | ||
Politics | rule | mahkeme emri | ||
Technical | ||||
Technical | rule n. | üzerinde uzunluk birimlerinin işaretli olduğu, şerit biçimindeki uzunluk ölçmeye yarayan alet | ||
Technical | rule n. | punta ölçeği | ||
Technical | rule n. | matbaacı cetveli | ||
Technical | rule v. | cetvel ile çizgi çizmek | ||
Technical | rule | kaide | ||
Technical | rule | idare etmek | ||
Medical | ||||
Medical | rule | regl | ||
Math | ||||
Math | rule n. | matematiksel işlemde kesin sonuç elde etmek için gerekli olan yöntem | ||
Logic | ||||
Logic | rule n. | normatif örnek olarak görülen şey | ||
Astronomy | ||||
Astronomy | rule n. | cetvel (takımyıldızı) | ||
Linguistics | ||||
Linguistics | rule n. | sözcüklerin biçim ve kullanımlarını düzenleyen ilke | ||
Linguistics | rule n. | sözcüklerin biçim ve kullanımlarında bağlı kalınan prensip | ||
Religious | ||||
Religious | rule n. | tarikat kurucusunun üyelerin riayet etmesi için belirlediği kural veya düzenlemeler | ||
Printery | ||||
Printery | rule n. | uzun ince bir çizgi şeklindeki basılı veya çizili karakter | ||
Slang | ||||
Slang | rule v. | aşırı havalı olmak | ||
Slang | rule v. | popüler olmak | ||
Slang | rule v. | mükemmel olmak | ||
Slang | rule v. | üstün olmak |